Bir siyasi partiye üye misiniz?
- Evet.
Rahatlayın. Artık yan gelip yatabilirsiniz.
Tüm siyasal, kültürel, sosyal sorumluluklarınızı yerine getirdiniz demektir. O zaman gevşeyin ve huzur içinde hayatınıza devam edin.
Ama tabii ki, [sahici] örgütlenme, çok daha başka bir şey…
Bu son cümle sorgulanmaya, üzerinde düşünmeye ihtiyaç duyulan önemli unsurları zihnine yüklenmiş karşınızda duruyor.
Bakın ülkemizde reel siyasetin at koşturduğu ortama [ya da arenaya…]
Bu satırları karalayan kişinin bu arenada gördüğü şey: Ülkemizde siyasetin, particilik denen kavramın koordinatları arasına sıkıştırılmış olduğudur.
O partiden misin? Yoksa ötekinden mi?
Bizimkiler, ötekiler…
Ve parti çalışmasının çok çok önemli bir kısmı da üyelerin [özellikle oraya buraya aday olanların] iç-didişmeleri, dedi-kodu’ları, hizip örgütlenmeleri…
Ve sonuç olarak küçük küçük kümelerle ilgili-ilintili aidiyet “örgütlenmeleri,” yani çatışmaları.
Oysa ve aslında siyasetin özü, ülkenin sorunlarına kafa yormaktır.
Çözüm üretmektir.
Bulunan, ileriye süreler çözümleri sorgulamak, tartışmak ve daha ileri düzeylere taşımak için kafa patlatmaktır.
Ve sonra hiç vakit kaybetmeden bulunan çözümlerin hayata geçirilmesi için gayret göstermektir, fiilen bizzat emek vermektir.
Gerçek demokrasi, siyasetin politika esnaflarının tekelinden alınıp, halkın özgür katılımına sunmaktır; arz etmektir.
Halkın çözümüne katılmadığı ya da katılmasına imkan ve özgürlük tanınmadığı bir ülkede göstermelik olarak, koşulları önceden belirlenmiş sandık-seçimleri yapmak halkı kandırmaktan öteye bir anlam taşımaz.
Katılımcı demokrasi, demokrasinin özü ve esasıdır.
Eğer ortada katılımcılık yoksa, kandırmacılık vardır.
Demokrasinin ülkenin tümüne yayılabilmesi için, öncelikle siyasi partiler içinde o demokrasinin kurulması ve özgürce işleyebilmesi gerek [ve şarttır]
Parti liderlerinin milletvekili adaylarını belirlediği, belediye başkan adaylarını belirlediği, il-ilçe yönetimlerini sorgusuz sualsiz görevden alabildiği bir ülkede demokrasinin, ama gerçek demokrasinin kurulabilmesi mümkün değildir.
Partisi içinde [yasal olarak] despotluğuna izin verilen liderlerin ülkeden despotluğu nasıl kaldıracakları ise, gerçek bir soru işaretidir.
Umutsuzluk kaynağıdır.
Geleceğimizin gök gürültülü, mevzii sağanak yağışlı ve şiddetli fırtınalara gebe olabileceği kuşkusunu yaratmaktadır.
Daha kısaca ifade edecek olursak, “Siyasal Meteoroloji Müdürlüğü geleceğimiz için “SARI ALARM” vermektedir…
Müdürlüğün yapmış olduğu açıklamada son cümle ise şöyledir:
- Tüm vatandaşlarımızın gerekli tedbirleri almaları gerekmektedir.
Ama nasıl?
Bu tedbirin ne olduğunu hiçbir “profesyonel” siyasetçi söy-le-ye-me-mek-te-dir!..