İhanetin dibine bağdaş kurup oturmuş olanları ayağa kaldıramazsınız.

Ayrıca ayağa kalksalar dahi, içine düştükleri çukurun üstünü göremeyecek kadar kısadır boyları…

Bil-umum uzuvları…

Ama…

Bizim şaşkınlıkla izlemekte olduğumuz diğerleri…

Yani o çukurun içine [bir şekilde] sokulanlar, arkalarından ittirilip içine düşürülenler, onlar…

Evet onlar!

Konumuz İnce Muharrem.

Maalesef İnce!

Yürüttüğü kalın siyasetin ihanet kokan niteliği…

Ama ona sözümüz yok.

Yakın geçmişindeki o büyük ihanete eklediği bu yeni versiyon ihaneti tanıyoruz.

Şifreleri belli.

Amacı çok daha çok belli.

Evet… Lütfen bir kez daha düşün, ey o çukurun içine çekilmek istenen iyi niyetli yurttaş.

Ülkenin hali belli, besbelli.

İktidarın amacı zaten ortada.

Çizgisi keskin, apaçık…

Ülke ya o çizginin altına düşüp, uygarlığın, çağdaşlığın, adaletin, refahın hayalini bile kuramayacak bir hale düşecek.

Ya da o çizginin üstünden atlayıp demokratik-laik-adil-cumhuriyeti yeniden yapılandıracak, yani kuracak…

-        Siz bu çizginin neresindesiniz?

Temel soru budur.

Bu soru aklıselim içinde yanıtlanmalıdır.

-        Bilerek ya da bilmeyerek kimin değirmenine su taşıyorsunuz?

Kazanamayacağı kesin olan birisinin, o yarışa katılmasındaki nedeni [yani ihaneti] anlamıyor musunuz?

Altılı masayı, hatta CHP’yi kuru-sıkı eleştirebilirsiniz.

Bu çok başka bir mesele.

Örneğin bu satırları karalayan kişi olarak ben de CHP’yi sık sık ve şiddetle eleştiren bir yurttaşım.

Ama eleştiri başka, saf tutmak başka.

Birisi, yanlışların düzeltilmesi için üstlenilen demokratik bir sorumluluktur…

Ama karşı yanda saf tutmak ya da “ince” bir çizgide bilerek ya da bilmeyerek görev üstlenmek, çok başka bir şeydir…

Lütfen sağduyu…

Ve dikkatlice ve birçok şeyi yeniden değerlendirelim.

Yakın geçmişi hatırlayalım ve sonuç olarak, kişisel hırs ve çıkarlar doğrultusunda asla kul-la-nıl-ma-ya-lım!..

www.soruyusormak.com