İstanbul Belediye seçimleri öncesinde Ekrem İmamoğlu’nu tanıyan var mıydı?

Sanıyorum sadece ilçe belediye başkanlığını sürdürdüğü yöredeki insanlar biliyorlardı adını, sanını.

Bu satırları karalayan kişi olarak bendeniz, adını bile duymamıştım. Ve CHP genel merkezinin yapmış olduğu seçime karşı ilk tepkim şöyle olmuştu: “Nereden çıktı bu adam?.. Soyadı da İmam-oğlu. İnşallah yeni bir Ekmeleddin molla seçimi gibi bir saçmalık değildir…”

Açıkçası umutsuzdum. Karamsardım.

Ama kısacık bir süre sonra…

Evet çok çok kısa bir süre sonra İmamoğlu, rüzgâr olup esti İstanbul’un her sokağında, her çarşısında, her yerinde, her köşesinde.

Bu kez umutlanır gibi oldum.

Bir sonraki haftalarda umudu ardımda bıraktım, adeta coştum.

Derken, seçim günü geldi.

Herkesin bildiği işler, türlü çeşitli Ali-Cengiz oyunları hukuku adeta kuşattı; sardı sarmaladı.

İstanbul’un üstünde esen rüzgârın önüne duvar örülmeye kalkışıldı.

Ne olacaktı şimdi?

Ekrem İmamoğlu gülen yüzü ile yineliyordu her meydanda: “Her şey çok güzel olacak!..”

Oldu da! O naylon duvar bir omuz darbesi ile yıkılıverdi.

İşte böyle çalışkan, karizmatik, genç, dinamik bir irade, taze güç ve inanç yıktı İstanbul’daki derebeyliği…

İşte…

Bundan sonrasını yazmak oldukça zor.

Ama yazmak tarihi bir sorumluluktur. Görevdir. Her türlü hırstan, gelecek beklentisinden arınmış bir vatanseverliktir.

Ve işte…

O umudu paylaşmak istiyorum sizlerle.

Siyasi yarışta her girdiği seçimi kaybetmiş bir genel başkan ile bu umudu canlı tutmak çok zor…

Üstelik Türkiye halkının [özellikle Anadolu halkının] oldum olası “memur”larla, memur kişiliğine  bir uzak duruşu vardır, adı konmamış bir soğukluğu vardır..

Osmanlı’da filizlenip, [maalesef] Cumhuriyet döneminde de süre gelen bir uzaklık…

Soğukluk, kendini memur karşısında yabancı ve öteki hisseden bir toplumsal psikoloji…

Şimdi tam da bu noktada dönüp bakıyorum demokrasi tarihimize:

“Bana bir tane “memur” cumhurbaşkanı söyleyebilir misiniz?

Hatta geçtik cumhurbaşkanını, bir adet “memur” başbakan gördü mü ahalimiz?

Bir tek Ahmet Necdet Sezer memurdu diyenleriniz çıkabilir?

Hayır!

Cumhur Başkanı olmadan önce Anayasa Mahkemesi Başkanı olan bu sayın kişi asla [ve asla] memur değildi…

Çünkü hiçbir zaman “memur”luk yapmadı.

Memur olmadı.

Çünkü gerçek bir hukukçu asla memur değildir.

Altılı masa, her şeyden önce koltukları paylaşmaktan önce, ülkenin geleceğini düşünmek zorundadır.

Ertelenemez, görmezden gelinemez tarihi bir sorumluluktur bu.

Çünkü; “Mesele vatansa, siyasi ikbal teferruattır!..”

O teferruatın peşinde koşanlar ise, daha da teferruattır!

www.soruyusormak.com

[email protected]