Biliriz ki, bir olguyu var edebilmek için ilk olarak düşünmek, hayal etmek, tasarlamak, tasarımı ölçülebilir hale getirmek, kendi düşünme sistemimizin dışına çıkarak tasarımımıza kendi dışımızdaki diğer insanların gözleriyle bakmamız gerekir. Bunu yapabildiğimiz zaman kendi bakış açımızla, kendi dışımızdakilerin bakış açıları arasında mümkün olabilen dengeyi yakalamaya çalışırız. 

Mümkün ve sürdürülebilir olabilen yani…

Bu denge yakalandıktan sonra karar aşamasına geliriz. Karar verebilmek bazılarımız için hızlı bir süreçte oluşurken bazılarımız için zamana yayılır. Karar aşamasına gelinen her tasarımda mutlak olarak yapılması gereken tek şey alınacak kararın fayda veya zarar açısından getireceği sorumluluğu tespit edebilmek, doğacak fayda ve zararı olgunun bütünü açısından oranlayarak seçebilmektir. 

Seçtiniz ve karar aldınız değil mi? Geriye harekete geçmek kaldı o halde…

Yani yola çıkmak…

Yola çıkmak, ister kişisel olaylarda ister toplumsal olaylarda olsun mutlaka cesaret ister. Ölçtünüz tarttınız, tasarladığınızı gerçekleştirmek istediğinize karar verdiniz; getiri ve götürüleriyle yol önünüzde uzanıyor. Haydi ilk adımı atıverin. Olamıyor mı? Neden?

BAZEN İÇ SESİNİZ “YÜRÜ” DESE BİLE CESARETİNİZ İLK ADIMI ATMAK İÇİN YETEMEYEBİLİR.

Bazen öyle basit oluşumlar öyle basit bir ilk adımın arkasından muhteşem sonuçlar doğurabilir ki. Denemeden bilinemeyen pek çok şey gerçekleştiği zaman insana “bunu neden daha önce düşünemedim” duygusunu ve pişmanlığını yaşatır. Bunu yaşamamak için kararsızlıkları yenip cesaretle ilk adımı atmak gerekir. 

Kişisel yaşamdaki cesaret ve yola çıkmak genellikle sadece o bireyin kazanç veya kayıplarıyla ilgilidir. Ama iş toplumsal kurumları ve buna bağlı olarak halkların beklentilerini ilgilendiren hale gelince bu konuda alınacak irili ufaklı tüm kararların çok önemli olduğu görülür. Özellikle demokrasilerde muhalefet partilerinin zaman zaman kararsızlıklarla beliren çalışma tavırları ağır sonuçlar vermeye başlar. Örneğin son seçimlerden bu yana Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP’nin kendi iç karmaşasının, parti vitrininin en önünde yer alan isimlerin anlaşılamaz bir kararsızlık içinde sürekli birbiriyle çelişen açıklamaları uzun zamandır bekleyen seçmenlerini karamsarlığa ve yeni arayışlara itmektedir. 

CHP’deki kararsızlığın nedenleri neler olabilir?

1 – Bazı üst yetkililerin koltuk sevdası mı?

2 – Yaklaşan yerel seçimlerde kazanan parti olmak için gerekli tasarımları yapamamak mı?

3 – Parti yönetiminde gerçek bir liyakat sisteminin işletilmesi yerine ahbap-çavuş ilişkilerinin seçilmiş olması ve bu zinciri kırmak istemedikleri için gözümüzün içine baka baka kurultayı toplamakta gecikmeler yaşamaları mı?

4 – Bazı çıkar gruplarının yanlış yönlendirmeleri ile hareket ediyor olmaları mı?

Daha pek çok neden sayılabilir ama sonuç yine aynı olur. Partide bu nedenlerin hangisi yaşanıyor olursa olsun, parti üst düzeyinde CHP’nin bu gidişine dur diyebilecek, gidilmesi gereken yönü hayal etmiş, tasarlamış, çeşitli bakış açılarından irdelemiş, kararını vermiş ve ilk adımı atarak yola çıkacak cesur adamlar vardır. ARTIK SİZLER PARTİ DİSİPLİNİ, SAYIN GENEL BAŞKANIMIZ SÖYLESİN V.S. SAKLANMALARDAN VAZGEÇİN LÜTFEN.. Halkta karşılığını bulduğunu gördüğünüz size duyulan sevgi ve güvene dayanarak ortaya çıkın ve “ben buradayım” deyin. 

Son günlerde bu cesareti ve tutarlı davranışı İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nda görür gibiyiz. Devam edin, cesaretle çıktığınız İstanbul adayı olma yolunda hızlı yürüyün. Halk sizi izleyecek ve güvenecektir. Olur da sizin yerinize başka bir başkan adayı çıkarılmak istenirse “parti disiplini, genel başkana saygı” v.s. gerekçelerle sakın ola ki rıza göstermeyin, aksi takdirde hem seçimi hem umutlarını kaybetmiş bir halk sizi hiç affetmeyecektir. TARİH YOLUN SONU NE OLURSA OLSUN DAİMA AKLI VE CESARETİ İNSANLIK POTASINDA TAŞIYANLARIN KAZANDIĞI ZAFERLERİ YAZAR. Statükoların içinde dudaklarını kemirerek sabreden, olacak işler olmaza giderken sesini çıkarmayan kişilerin gölgesi bile silinir. Bir zamanlar sevgiyle anılan adı bir nefret ünlemiyle bağdaştırılır.