Önce sakin olalım…

Üzülmekte, kahrolmakta yerden göğe kadar haklısınız, ama gerçek böyle. Ve onu anlamak gerekiyor.

Ayrıca, her şey henüz tam olarak bitmedi. Mesela önümüzde bir Sinan Oğan faktörü var, filan…

O heyecan, o umut, o kalp işaretleri… O da tamam!

Ama doğru, gerçeğin içindedir; onu bulup çıkartmanın da tek yolu sorgulama yöntemidir.

Demek ki, bıkmadan usanmadan, yeniden, yeniden ve yeniden… Sorgulayacağız.

-        Neden böyle oldu?

-        Neden hep böyle oluyor?

Bunun nedenini bulamazsak, geriye yıkım ve umutsuzluk kalır.

Şimdi…

15 Mayıs sabahında kızım Özge Haksal bana şöyle bir mesaj atmış:

-        Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyoruz…

Haklı mı?

-        Galiba bir parça…

Çünkü:

Karşı tarafın en önemli gücü, din istismarından geliyor.

Bir de aşırı milliyetçi damarı kaşıyarak ve karşı tarafı düşmanlaştırarak siyaset yapmak öncelikli bir yöntem.

Uzun yıllardır imam hatip okulları ve tarikatların devşirdiği önemli sayıda bir militan kadrosu ve gittikçe çoğalan bir kitle var.

Bu kitle oy deposu olarak her seçimde kendisine verilen görevi/görevleri eksiksiz yerine getirdi, getiriyor.

Şimdi bir de Kılıçtaroğlu ve ekibinin propaganda unsurlarını sıralayalım:

*    Hak-hukuk-adalet…

*    Kalp simgesi [yani toplumsal barış]

*    Patates soğan [yani ekonomi]

Ama…

*    AKP kitlesinin hak-hukuk-adalet ile pek fazla bir ilişkisi yok… Çünkü, ülkeye yerleştirilmiş olan adaletsiz düzen onlara ilişmiyor… Hukuksuzluk en fazla özgürlük ve eşitlik talep eden aydın kesimlere dokunuyor; onları hedef alıyor.

*    Geldik kalp simgesine… Güzel bir slogan mı bu? Evet, çok güzel.

Ama… AKP kurmayları kendi yandaşlarına kötü davranmıyorlar ki… Parmak sallamıyorlar ki… Hakaret etmiyorlar ki…

Dolayısıyla, onları rahatsız etmeyen bu yöntemin karşısında olmak pek bir işe yaramıyor. Güzel, yumuşak ve sıcak bir süs olarak meydanlara asılı kalıyor.

*    Geldik ekonomideki korkunç düşüşe…

İşte bu önemli faktörün hakkından da din ve aşırı milliyetçilik argümanlarını kullanarak atlıyorlar…

Ve maalesef hala tökezlenmediler.

Demek ki… Biz bu kavramları salyangozluktan çıkartıp, normal, sağlıklı kültürel öğelere çevirememişiz. Kendimize bir sarı kart çıkartmanın tam zamanıdır!

PEKİ NE YAPMAK GEREKİYOR?

Bizce –kısaca- şöyle:

BİR… Öncelikle aynı enerjiyle [hatta artan bir heyecanla] çalışmalarımıza devam etmek.

İKİ… [Bu çok önemli:] Dinin siyasal olarak kullanılmasını önleyecek bir propaganda üslubu geliştirmek…

Örneğin;

Dini siyaset aracı olarak kullananlar gerçek Müslüman değildir!

Dini kendi çıkarları, ikballeri için kullananlar asla Müslüman değildir.

Gerçek Müslüman onu kullanmaz. Kullananlar Müslüman değildir.

v.s….

ÜÇ… GÜÇ… Umut ve inanç birbiri üstüne eklenebilirse ve eğer bir insan isterse, bu karışımdan güç üretebilir… Güçlü olmadan hiçbir iş başarılamaz.

Evet, “her şeyin yine çok güzel olabilmesi” bizce öncelikle bu üç unsura bağlı…

Kolay gelsin.

www.soruyusormak.com