Başkanlığınız sürecinde herkesle, her cenahla, hatta her “açı ve dünya görüşüyle” helalleştiğinizi ileri sürdünüz.
Hani neredeyse sürdürdüğünüz siyasetin ekseni “helalleşme” etrafında dolaşıp durdu.
Ama izin verirseniz sizin bu özgün söyleminizi biz de kullanalım.
Sanıyoruz vakti geldi, geçmekte ve hatta biraz geçiyor gibi:
- Helalleşelim başkan… Sizinle helalleşelim.
Hizmetlerinize bol şekerli teşekkürlerimizi arz edelim.
Seçim kaybetme yeteneğinize nihayet verelim.
Sizin kullandığınız anlamda hemen, şimdi daha fazla umutlarımız kırılmadan “helalleşelim”…
Ayrıca helalleşme kavramını niçin tırnak içine aldığımızın da hesabını vermemiz gerek.
Neden mi?
Şundan:
Açık Türk Dil Kurumu sözlüğünü.
Arayın helalleşme sözcüğünü ve okuyun bir zahmet.
Aynen aktarıyoruz:
- Helalleşme: Alışverişte veya ayrılma sırasında hakkını birbirine bağışlamak…
Hoppala…
Nasıl bir alış-ve-verişten söz ede geldiniz sayın genel başkan?..
Kimden alış; kime veriş? Bilemiyoruz.
Sonra sözcüğün içindeki ayrılma kavramının anlamını nereye oturttunuz?
Kimden ayrıldık?
Ayrıldığımız kimlerin hakkını bağışladık.
Alış-veriş ve ayrılma sözcükleri meydanlara serpiştirdiğiniz kalp işaretinin hangi köşesine sığıyor ki?
İnsan düşünmeden edemiyor:
- Neden helalleşme gibi bir kavramı seçtiniz?
- Neden birleşmekte söz ederken ayrılmanın altını çizdiniz?
Kelimeler önemlidir sayın başkan.
İnsan zihninin kullanmayı tercih ettiği sözcüklerin içeriğinde kendi bilinçaltının izleri [hatta renkleri] vardır.
Katılmıyor musunuz bu sözlerimize…
Olsun; sizin dediğiniz gibi olsun.
Sizin kavramlarınıza sizinkine benzer bir anlam yükleyelim:
- Helalleşelim artık sayın başkan… Hemen, derhal ve şimdi!
Türk Dil Kurumu’nun dediği gibi: “Ayrılma sırasında haklarımızı birbirimize bağışlayalım!..”