Muharrem İnce gerçek bir olaydır…
Enteller, fenomen, diyorlar.
Biraz eskiler ise, vakıa…
Ama hepsi aynı kapının kulpudur.
Çevirin kulpu, girin içeriye; ne görüyorsunuz?
İşte mesele Türk siyasetinin içeriğindeki “insan” unsurunun niteliğidir, kalitesidir; yaşananlar ise, bize sorarsanız iflas öncesi konkordato sürecidir…
Bu “olay”ın içinde birçok unsur vardır.
Her şeyden önce dönüp dolaşıp bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerine ulaştığımızda gündemde, CHP’nin zatı alilerini aday göstermesi kararı vardır.
Ekmelettin faciasından sonra yapılan oldukça İnce bir seçim…
İlginç bir tercih, manidar bir zamanlama…
Böylece… Muharrem İnce CHP genel başkanı olmaya çalışırken, dikkati cumhurbaşkanlığına çevrilmiştir.
Ama hepimizin bildiği o garip seçim çalışması yöntemi ve o gece…
Evet, o gecenin hesabı halen verilmiş değildir.
Ama aynı zamanda [dikkat!] “sorulmuş” da değildir.
Geliyoruz bugünlere…
Altılı Masa, Millet İttifakı, kavgalar, barışmalar vs, vs…
Ana ortak hedef, ülkenin ortaçağ karanlığına gömülmesine karşı gösterilecek direncin birlikteliği, demokrasi ittifakları, tek adam yönetimine karşı parlamentonun [yani halkın] egemenliğinin oluşturduğu güç-birlikleri, iş-birlikleri…
Ve sonra, yeniden, tekraren Muharrem İnce meselesi…
Bütün bu birlikteliklerin tam da önüne kazılan hendekler, tuzaklar, pazarlıklar, el-arttırmalar…
Çirkin mi?
Tarif edilemeyecek kadar; ama gerçek!
Son olarak altını çizmek istediğimiz bir gerçeklik daha var:
HDP’nin ortaya koyduğu tavır!
Evet, bu tavır açık ve nettir… Ve son derece önemlidir.
HDP’ye yapılan eleştirilerin özünde şu iddialar var:
- HDP Türkiye’nin partisi değildir; bölücüdür…
Ama HDP sözcüleri net bir dille açıklıyorlar:
- Tarihi sorumluluğumuz gereğince demokrasiden, hukuk devletinden, ülkenin bütünlüğünden yana tavır koyacağız ve koyuyoruz. Temel hedef Cumhur İttifakı’nın yenilgiye uğratılmasıdır. Birlik ve beraberlik temel şiarımızdır.
Buyurun buradan yakın…
Muharrem İnce’nin sürdürdüğü ince pazarlıklar, demokrasi cephesini bölmeye, güç kaybettirmeye yönelik kocaman kocaman adımlar iken…
Ve Türkiye’nin partisi olmadığı ileri sürülen HDP’nin dik duruşu!
CHP yönetimi, işte o “İnce”nin siyaseten cilalanmasının ve onun bugünlere gelmesinin en önemli sorumlusudur.
Şimdi…
Bu bol taşlı kirli pirincin ayıklanması görevi de yine bizzat CHP yönetiminindir.
Eğer yurt severlik, bir görev ve sorumluluk meselesiyse, bu böyledir!