Herkesin bildiği gibi cumhuriyet, “cumhur”un kendi kendisini yönetmesi ile ilgi rejim demek.
İlkokul 4-5. sınıflarda belletilen bir ezber bu.
Ama ne yazık ki sadece belletilen; yani "öğretilen" ve bilince yükseltilen bir değer değil.
Yani demokratik ilkeler işlemiyorsa, cumhurun kendi kendisini yönetmesi söylemi bir kandırmacadan ibarettir.
Laiklik zihinlerde ve yaşamın içinde oluşturulmamışsa, sözünü ettiğimiz kandırmaca bir basamak daha yukarıya itelenmiştir.
Bütün bu gerçekleri biliyor muyuz?
Sanıyorum.
Ama sadece teorik olarak.
Ya pratik”
İşte o pratiğin hayata geçirilebilmesi için “vatandaş!” olmak gerekiyor.
Vatandaş olmak, sorumlu bir yurttaş [birey] olabilmek gerektiriyor.
Önce ben olmak, sonra diğer benlerle [bencil ve ben-merkezci olmadan] bir araya gelebilme bilinci ve özverisi gerektiriyor.
Şimdi…
Bütün bu kültürel içeriğin yaşama geçirilip, bir düstur, bir pusula, bir yaşam şekli haline getirilmesidir esas sorun[umuz]!..
Cumhuriyetin 100.yılını mı kutlayacağız?
Ancak bu bilinçle ve yaşamın ekseni haline getirilmiş bir vatandaşlık-erdemi ile bu [gerçekten] mümkün…
Yoksa…
Ötesi boş; bom boş!
Gideriz Atatürk anıtının önüne.
Başlarımızı öne eğeriz, “Atatürk ve silah arkadaşlarına” saygılarımızı iletiriz, falan.
Sonra?
Sonra geri döneriz.
Nereye mi?
Bu ülke neredeyse oraya…
Orada olan ülkenin içine yerleşir, cumhuriyet kutlamalarına katıldık [hatta elimizde fenerler fener alayı bile yaptık] diye övünür, şişinir, kendi kendimizi tatmin ederiz.
Yani mastürbasyondur bu devinişin adı.
Bazıları zararlıdır, deyip kaçınmaya çalışır.
Bazıları ise karakteri haline dönüştürür.
Vah ki, vah!
Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun…