26 AĞUSTOS MU?.. 30 AĞUSTOS MU?

26 Ağustos “Büyük Taarruz”un başladığı gün…

30 Ağustos ise, o büyük şahlanışın zaferle sonuçlandığı gün.

Hangisi daha önemli?

Bizce, 26 Ağustos, 30 Ağustos’tan bir iki parmak kadar anlamlı bir gündür…

Çünkü esas olan, uluslararası emperyalizmin işgalci güçlerini önüne katıp denize dökebilecek bir güce ve birliğe ulaşmak ve sahip olmaktır.

Önemli olan, omuz omuza, tek bir hedefe doğru ulusun bütün gücünü seferber edebilecek bir bütünlüğe ulaşmaktır.

Böyle bir bütünlüğü sağlayabilmek için –öncelikle- siyasal hırsların, gelecek düşüncelerinin, hizip-grup-kayırmacılık gibi hastalıkların güdümünden sıyrılmak gerekir.

Kim ki siyaseti kendi geleceğini yapılandıracak bir meslek olarak benimser, o insandan ülke için, demokrasi-hukuk devleti-ve aydınlanma idealleri yönünde bir yarar umulması ham bir hayaldir.

Siyaset bir koltuk, rozet ya da ikbal beklentisi ile yapılamaz.

Siyasi mücadeleye omuz vermek bir sorumluluk işidir. Nitelikli bir özverinin sahibi olmayı gerektirir.

Ahlaki değerlerin insanların gözlerini boyayan bir araç olarak kullanılamadığı bir yükseklik gerektirir.

Eğer bu birliği, beraberliği ve niteliği sağlayabiliyorsanız, zafer zaten kaçınılmazdır.

Zafer, birliğin, beraberliğin, kurmay zekâ ve tecrübesine sahip bir kadro hareketinin zorunlu bir sonucu ve bereketidir.

2024 yılının Türkiye’sinde 26 Ağustos’u anmak ve kutlamak işte bu değer, ilke ve erdemlerinin hatırlanmasına vesile olduğu için bir kez daha önemlidir.

Çünkü ülkemizin içinden geçmekte olduğu iğneli fıçıda ihtiyacımız olan şey, bu birlik, beraberlik, dayanışma ve karşılıksız özveri ruhudur.

Bölünmeye, ülkeyi ortaçağ karanlığına geri döndürme çabalarına karşı direnç oluşturan, örgütlü birliktelik tek çıkış yolumuzdur.

Koltuk hesabı ya da hırsı, sözünü ettiğimiz bu birlik ve kaynaşma ruhunun önündeki en önemli engeldir.

Tam bağımsızlık, aydınlanma düşüncesi, demokratik hukuk devleti ve Cumhuriyetimizin temel değerleri bu birlikteliğin yapı taşlarıdır.

26 Ağustos’u bu bilinç ve kararlılıkla anarak kutlamamız, içinde yaşamakta olduğumuz süreçte çok çok önemlidir.

Kurtuluş reçetesinde, “omuz omuza olmak” yazmaktadır.

Siyaseti bir ikbal, bir vitrin süsü ve çıkar kaldıracı olarak benimsemek ve uygulamak değil…

Hareket noktası: Kurtuluş azmi, birliktelik ve bütünlüktür.

İşte 26 Ağustos günü Gazi Mustafa Kemal önderliğindeki Türk öncü güçleri bunu sağlamıştır.

Bundan sonraki adımın 30 Ağustos zaferi olması doğal bir sonuç ve zorunluluktur.

www.soruyusormak.com